
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) dikkat, odaklanmak, hareketlilik ve dürtü kontrolü konularındaki problemlerle harmanlanmış, çocukluk döneminde çok fazla karşılaşılan psikolojik bir bozukluktur. Tedavi sonucunda olumlu ve gözle görülür bir iyileşme olduğu görülmektedir. Ek olarak DEHB ilk 1902’de George Still’in İngiltere’deki konuşmasında fazla hareketli, odaklanmakta ve öğrenmede güçlük çeken, davranış problemleri sergileyen çocuklarda “ahlaki kontrolün ileri düzeyde yetersizliği” şeklinde tanımlanmıştır. Daha sonra bu konuda araştırmalar devam etmiş olup, son 30 yılda daha da artmıştır (Kayaalp, 2008).
Sınıf Ortamında DEHB’li Öğrencilerin Belirgin Özellikleri
Sınıfta DEHB’li çocuklar dikkati toplayamama, zihinsel dağınıklık, söylenilenleri dinlemede zorluklar, fazla konuşma, unutkanlık, dürtü kontrolsüzlüğü, sırasını bekleyememe, kurallara uymada zorluklar gibi davranış problemleri sergilemektedirler. Bu çocuklar bir veya birden fazla uyarana eş zamanda dikkat etmede başarılı değillerdir, kıpır kıpırdırlar, oturmaları gereken yerlerde sürekli ayakta dururlar, sınıfta amaçları olmadan koştururlar, bir işi sonuna kadar götürmez ve yarım bırakırlar, sürekli öteki insanların sözünü keserler, kendilerine soru sorulduğunda sorunun tamamlanmasını beklemeden yanıt verirler.
Sınıf içinde yapılan bir çalışmada DEHB’li çocukların aktif (sıra arkadaşıyla sürekli konuşmak, sınıfta koşuşturmak, şakalar yaparak etrafta dolaşmak) ve pasif (camdan dışarıya bakmak, başka şeylerle meşgul olmak) zarar verici davranışlar sergiledikleri gözlemlemiştir. Yine başka bir çalışmada DEHB’li çocukların görsel dikkat ve bir işi sonuna kadar sabırla bitirmede problem yaşadıkları ve derse katılımlarının sınırlı olduğu gözlemlenmiştir.
Bu tarz davranış problemleri çocukların uzun süre dikkatlerini toplayacakları zaman görülmektedir. Ailelerin ve öğretmenlerin “bu çocuk kafasına estiğini yapıyor” gibi yorumları aslında çocuğun bir işle uğraşırken o sırada içinden gelen başka bir şey yapma isteğine engel olamamasıdır. Dolayısıyla çocukların yeni, ilgi çekici bir yerde olması, davranışların ödüllendirilmesi veya dikkat gerektirse bile bu işin sevdiği bir iş olması halinde davranış problemlerinin azaldığı bilinmektedir (Özmen, 2010).
DEHB’li Çocuklar ve Öğretmenler
Özellikle temel eğitimde sınıf içerisinde uyarıcıların düzenlenmesi önem taşımaktadır. Çünkü dikkatini toplamakta güçlük çeken bu çocuklar için algılarını, amaçlanan çalışmalara yönlendirmeleri (sürekli dikkat) ve etraftaki uyaranları göz ardı edebilmeleri (seçici dikkat) oldukça zordur. Dolayısıyla öğretmenin bu noktada bilinçli olması önemlidir. DEHB’li öğrencilerin problem davranışlarının en fazla görüldüğü zamanlar teneffüsten sonra derse geçtikleri, gezi etkinlikleri, serbest çalışma saatleri ve kendilerinin seçtiği etkinlikleri yapma şeklindedir. Fakat bu çocukların dışarıdan bir yapılandırılmaya ihtiyaçları vardır. Çünkü bu çocukların karmaşık çalışma tarzları vardır. Problem davranışların en az karşılaşıldığı durumlar ise çocukların eğlendikleri ve öğretmenleri ile bire bir iletişim halinde olduğu durumlardır (Özmen, 2010).

Öğretmenin DEHB’li çocuklara sınıfta, ders sürecini açık bir biçimde planlaması ve kendisine bir yol haritası oluşturması gerekmektedir. Öğretmenler özellikle öğrenmeyle ilgili beklentilerini her zaman derse geçmeden önce oluşturmalı ve çocuklara bilgi vermelidir. Öğretmenler ayrıca bu çocukların özgüvenlerini, ilerlemeleri ufak da olsa onları tebrik ederek ve olumlu pekiştireçler vererek yükseltmeyi amaçlamalıdır. Çocukların sonuç elde edemediği zamanlarda dahi onları çabalarından ötürü tebrik etmeli ve dolayısıyla olumlu pekiştireçler verilmeye devam edilmeli; öğretmen öğrenci için etkin bir motivasyon kaynağı olmalıdır.
Bu noktada sözel ifadelere dikkat edilmelidir. Yani çocuğa etiket yapıştırmaktan (sen bir dahisin, çok akıllısın gibi) kaçınmalı, daha çok durumsal yorumlar (ödevini yapmak için gerçekten çok çaba sarf ediyorsun, bu konudaki çabanı fark ediyorum gibi) yaparak çocuğun davranışları pekiştirilmelidir. Bir başka yöntem de simgesel ödül sistemidir. Çocuğun burada davranış ile ödül arasında bağlantı kurması amaçlanır ve öğretmen de burada tutarlı olmalıdır. Fakat bu sürekli bir ödüllendirme değildir, çocuğun yer yer olumsuz sonuçları da yaşamasına izin verilmelidir.
Ek olarak ebeveynle öğretmen iş birliği içinde olmalıdır. Davranışta değişikliğe gidilen, davranış becerileri kazandırılan bu süreçte bağlamın sadece okul olması eksik kalacağından ev bağlamı da önemlidir. Dolayısıyla öğretmenler, gözlemlerini ve deneyimlerini ailelerle şikayetçi bir dil ve tavır kullanmadan çocuğun yararına olacak şekilde paylaşmalı ve davranışların değişikliğinde ortak bir strateji oluşturulmalıdır (Özmen, 2010).
DEHB’li Çocuklar ve Ebeveynleri
Yapılan bir çalışmada genellikle ebeveynler kendilerini bu süreçte yalnız hissettiklerini, öğretmenlerin desteklerinin olmadığı, olsa bile az olduğunu ve sosyal çevre, akraba, öteki veliler, okul yönetiminden destek almadıklarını belirtmişlerdir. Annelerin kendilerini bu süreçte yalnız algıladıklarını ve sürekli bir koşuşturmanın içerisinde olduklarını ifade etmişlerdir. Dolayısıyla DEHB’li çocukların ebeveynleri incelendiğinde bu ebeveynlerin daha çok psikolojik belirti gösterdikleri kaydedilmiştir (Cesur ve Akyol, 2019).
Bu noktada DEHB’li çocuklar için okul temelli eğitim programlarında öğretmenler, bu çocukların okuldaki belirli davranışları, okulda alınabilecek önlemler, pekiştireçlerin etkili bir şekilde kullanılması, ödüllendirme, problemli davranışlarla başa çıkabilme, davranış düzenleme teknikleri ve aileyle iş birliği konularında bilinçlendirilmelidir. (Özmen, 2010).
Sonuç olarak ilaç tedavisi dışında ebeveyn ve öğretmenlerin bilgilendirilmesinin önemli olduğu görülmektedir. Dolayısıyla sınıf, branş ve rehber öğretmenleri bu konuda çocukları sınıf içinde etkili bir biçimde yönlendirme, derse katılmalarını sağlama, problem davranışlara karşı önlem alma ve bu davranışlarla başa çıkabilme, ebeveynlerle iş birliği içerisinde olma gibi alanlarda bilinçlendirilmelidir. Bütün bunlar sonucunda DEHB’li çocukların gelişim süreçleri olumlu geçecek, akademik başarısı arttırılmış olacak, ebeveynlerin ve çocukların duygu durumu iyilik halini alacak ve bozukluğun belirtilerinin azalması gerçekleşebilecektir (Cesur ve Akyol, 2019).
KAYNAKÇA
Cesur, E. ve Akyol, A.K. (2019). Annelerin görüşlerine göre dehb tanılı çocukların okullarda akrşılaştıkları sorunlar. Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, 50(50), 91-92
Kayaalp, L. (2008). Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu. Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri Sempozyum Dizisi, 147-148.
Özmen, S.K. (2010). Okulda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (dehb). Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 6(2), 1-6.
Comments